2024 yılı öngörülebilirlik yönünden piyasa aktörlerinin tamamı için zor bir yıl olacak. Öyle ki, büyüme hedeflerinin askıya alınması bir kenara, ‘reel’ anlamda minimum küçülme/zarar ile atlatılmasının başarı addolunması gereken bir dönemden geçildiği söylenilebilir. Bu söylem biraz iddialı gelebilir ancak literatürdeki 4 ana piyasa aktörü açısından ele alındığında durum biraz daha anlaşılır olacaktır:
- Hanehalkı
Gelirlerinin önemli bir kısmını tüketime yönlendirip bir bölümünü de tasarruf etmesi beklenen hane halkı için reel gelirlerinin enflasyonun altında artış göstermesi, belirli tüketim alışkanlıklarından vazgeçilmesi zaruriyetini doğuruyor. Zorunlu harcamalarına ise bütçelerinden oransal olarak daha çok pay ayırmak durumunda kalıyorlar. Tüm bunlara rağmen tasarruf başarısı gösterilirse de bu sefer, tasarrufların bugünkü reel değerini koruyacak enstrümanı öngörebilmek ciddi bir meziyet. Piyasa aktörlerinin en kalabalık güruhu için finansal okuryazarlığın görece daha düşük olduğu da hesaba katılırsa, hane halkı bu senenin en fazla kaybedeni olacak.
- Şirketler
2020’nin başından itibaren finansmanını negatif reel faizli krediler ile sağlayan işletmeler, ucuz dış finansmanın birim ürün başı maliyet avantajı getirmesi dolayısıyla sağlanan karlılığın rehavetine kapılarak üretim ve organizasyon süreçlerindeki verimlilik artışı noktasında atalete düştüler. Yaz başından bu yana uygulanan ekonomi modeli ile dış finansmanın üretim ve örgütlenmede tekrar hatırlattığı finansman maliyeti, fiyatlamayı yukarı yönlü baskılar hale geldi. Yurtdışından bireysel alışverişlerde yaşanan ithalat patlamasından da anlaşılacağı üzere dış piyasadaki ikamelerine göre hali hazırda pahalı olan yerli ürünler için ilave fiyat artışı; rekabette geri kalmak demek. Verimliliği artıracak Ar-Ge harcamaları için özkaynaklar yetersiz. Önlem almakta geciken işletmeler için geriye küçülme yoluna gitmekten başka seçenek gözükmüyor.
- Devlet
2023 yılı rekor bütçe açığı ile kapatıldı. Ocak ayı için keza durum farklı değil. Faizlerin artırılması enflasyondaki yükselişi durdurduysa da geriletmesi için henüz erken. Bu esnada kamu harcaması niteliğindeki faiz giderleri bütçe açığını katlamak suretiyle bu sefer enflasyonun müsebbibi oluyor. TL varlıkların dövizden daha çok getiri sağlaması ana amacına yönelik olarak kontrol edilen kur, TL’nin pahalanması ve rezervlerin son dönemde azalma eğilimine girmesi sonucunu doğurdu. Bu durum, kısa vadede CDS puanı ve cari açıktaki artış dolayısıyla dövizi tekrar ‘kıymetli’ hale getirecektir. İşler bu noktaya gelmeden, bugüne kadar iyi-kötü sürdürülen aylık %3 enflasyon hikâyesinin devam etmesi için ekonomi yönetiminin yeni ve ‘taze’ aksiyonlar alması gerekiyor.
- Dış dünya
Global düzeyde kendini göstermeye başlayan resesyon dönemlerinin alışılan silahları ve/veya bir nevi stabilizatörü olan bol ve ucuz para, düşük enerji/hammadde maliyetleri gibi unsurlar bu sefer tüm dinamikleri ile kendini göstermiyor. Zira enflasyonla mücadele eden hükümetlerin önünde bu sefer faiz indirimi gibi bir enstrüman yok. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan savaşlar ve bu savaşların büyümesi bir yana en azından bitmesinin beklenilmemesi enerji maliyetlerini aşağıya çekilmesinin önündeki en büyük engel. Bir diğer maliyet unsuru olan nakliye/navlun giderleri canlı bir piyasa için bile hızlı yükselir durumda. Bu ortamda ihracat tarafında dış dünyadaki gelişmelerin de iyi sinyaller vermediğini anlıyoruz.
Uzun yıllardır büyüme hikâyesi devam eden dünya ekonomisi, karşılaştığı ekonomik krizlerle, dayanma gücü olan piyasa aktörlerinin omuz vermesiyle bir şekilde baş etmeyi bilmişti. Ancak bu sefer hepsinin kendi içsel sorunlarıyla mücadele ediyor oluşu, yaşam kalitelerini yükseltmek isteyen hane halkı; pazar payı, üretim hacmi ve bilanço büyümesi ile beslenen şirketler ve dünya ekonomisinden aldığı payı artırmak ve vatandaşlarının refahını artırma gayesi güden devletler için 2024, ekonomide kayıp bir yıl olarak anılacak.
Bu yazı 23 Şubat 2024'te ekonomim.com da yayınlanmıştır.
Comments